Cerkesler21May1864

Merhaba Sitemize Hoş Geldiniz...



   
  Cerkesler1864 -
  Arnavut Çerkes Çatışmaları
 

Çerkes ve Arnavut çatışmaları olarak belirttiğimiz hadiseler, I. Dünya Savaşı’nın hemen

 

ardından Osmanlı İmparatorluğu’nun içinde bulunduğu durum sebebiyle meydana gelmiş

 

olup, iki müslüman unsurun birbirini vurması olarak tarihe geçti. Nitekim Milli Mücadele

 

Dönemi’ndeki vaziyete ve olaylara kısaca değinecek olursak; Osmanlı İmparatorluğu, İtilaf

 

Devletleri’nin yoğun baskısı altına sokulmuş, ülkede asayiş yerel kuvvetlere terk edilmiş ve bu

 

sebeple Osmanlı halkını oluşturan etnik unsurlar arasında şiddetli geçimsizlik baş göstermişti.

 

İşte Çerkes ve Arnavut çatışmaları bu ahval içerisinde meydana gelmiştir. Etnik unsurlar

 

arasında yaşanan çatışmalar, ülke içindeki güvenliği yok etmiş ve bu durum iki unsurun o

 

dönem dâhilinde büyük felaketler yaşamasına sebep olmuştur.

 

 

 

Çerkesler ile Arnavutlar arasındaki sorunlar 1909 senesi itibariyle Karacabey ilçesinin

 

Tophisar Köyü’nden Çerkes Ahmed Bey’in, Arnavut Galib Paşa’nın adamı tarafından

 

öldürülmesiyle başladı. Keza 1916 senesinde, Kirmastı’nın Ataköy Köyü’nde ikamet eden

 

Koca Abdurrahman tarafından, Arnavut Deli Hurşid, Kasap Hüseyin ve Şahin’den oluşturulan

 

çetenin Manyas ve Gönen havalisinde eşkıyalık yaptıkları bir esnada Çerkes emirlerinden

 

Manyaslı Hüseyin Bey’i katletmeleri, bu olay üzerine Çerkeslerle çatışma içerisine girmeleri

 

ve bunun neticesinde de Çerkeslerin mağlup olmaları, Çerkesler nezdinde oluşan nefreti

 

daha da körükledi. Bu olaydan sonra Deli Hurşid ve Kasap Hüseyin’in, Çerkes Sefer Bey’e

 

karşı fiili hakaretleri başladı. Sefer Bey yardımcısı Hakkı Bey’le bir müfreze tertip ederek bu

 

Arnavut eşkıyaları takip etti ve bu vaziyetten hükümeti de haberdar etti. Hükümet tarafından

 

Karacabey’den gönderilen jandarmalar ile beraber Arnavutlara karşı bir çatışma

 

gerçekleştirildi, Arnavutlar eşkıyalar atlarını terk etti ancak ele geçirilemedi. 

 

Bu olayları müteakip eski kaymakam Sadettin Bey’in yerine ihtiyat zabitlerinden Çerkes

 

Osman Bey atandı. Daha önce de Arnavut Hurşid ve yandaşlarının Karacabey’de bulundukları

 

bilinmektedir. Osman Bey’in Çerkes olması sebebiyle Gastuvarlı Arnavut İbrahim, himayesine

 

aldığı Hurşid ve yandaşlarını, gizliden yüz bulmadığı yeni kaymakam Osman Bey aleyhinde

 

tahrik etti. Nitekim Hurşid ve yandaşları, güya düşmanlarına karşı intikam sevdasına düştüler.

 

Durum böyle iken hükümet tarafından önceden Hurşid ve yandaşlarının takibi için

 

görevlendirilen Dağıstanlı Zekeriya, üç adamıyla köyüne gitmekte iken Hurşid ve

 

yandaşlarının kurduğu pusuya düştü ve iki adamı öldürüldü. Deli Hurşid ve yandaşları

 

Akçakoyun Köyü’nden Kaymakam Vekili Osman Bey’e tehdit mektupları yolladı. Bu asiler

 

hükümetçe takip edildiyse de bu takipten bir netice çıkmadı. Deli Hurşid ve çetesi tehdit

 

mektuplarını göndermeye devam ettiler. Ayrıca Osman Bey hakkında Çerkes olduğunu ve

 

Arnavutlar’ı dağa kaldıracağını sebep göstererek, diğer mahallelerdeki insanlar üzerinden

 

Osman Bey’i makamlara şikayet ettirdiler. Bu durum neticesi Osman Bey görevden alındı ve

 

yerine Topçu Yüzbaşı Ziya Bey Karacabey’e gönderildi. Osman Bey Bursa’ya gitti ve bir daha

 

geri gelmedi.

 

Ziya Bey; Hurşid ve iki adamına haber göndererek bu kişilerin istimanını kararlaştırdı ve bu

 

istek vilayete bildirildi. Hurşid, yirmi adamıyla silahlı olarak ve Kasap Hüseyin altı adamıyla

 

Kirmastı’dan Karacabey’e geldi. Gelen şahıslardan otuz beş kişilik silahlı bir Arnavut kuvveti

 

meydana getirildi. Vekil Ziya bu hareketiyle kaza dâhilinde eşkıyalık faaliyetleri sebebiyle

 

huzursuzluk çıkaran Arnavut Hurşid ve çetesinin hareketine son vermeyi amaçladığını bildirdi

 

ve bu kuvveti elinde toplayarak bir mahalle zabit kuvveti oluşturmak istedi. Düşüncesini

 

faaliyete dönüştürmek için ise bu şahısları otuzar lira maaşla takip müfrezesi yazacağını ilan

 

etti. İlanı haber alan altmış kadar Arnavut merkeze geldi. Bu Arnavutlardan otuz yedi kişilik

 

bir teşkilat oluşturuldu. Bu kişilerin maaşlarının on beş liralık kısmı jandarmadan, diğer on

 

beş liralık kısmını ise mahalle halkından tedarik edilecek yardımlardan temin edilmesi

 

kararlaştırıldı. Bu teşkilat Jandarma Tabur Kumandanı Binbaşı Tahir Efendi tarafından kabul

 

olundu. Maaşlarının karşılanması için mahalle fertlerinden bir komisyon meydana getirildi ve

 

komisyon tarafından bin liraya yakın bir para toplandı.

 

Böylece Arnavut eşkıyalardan oluşan bu yeni grup, merkezin görüşünü almaksızın halktan

 

at, para, silah ve buna benzer kullanılabilecek olan eşyaları topladı ve bu sayede teçhizatlarını

 

ikmal etti. Vaziyetin bu seyirde gitmesi işsiz bir takım Arnavutların Karacabey’de

 

toplanmasına yol açtı.Arnavut eşkıyasının bu suretle kuvvet kazanmasından sonra Çerkesler’le olan ilk çatışması Kurşunlu Köyü’nde meydana geldi. Kurşunlu Köyü’nde de Çerkeslerin silahlanması üzerineBandırma Jandarma Kumandanlığı’ndan, Vekil Ziya Bey’e telgraf gönderildi ve Ziya Bey’de

 

otuz beş kişilik Arnavut kuvvetini yanına alarak Kurşunlu Köyü’ne hareket etti. Kurşunlu Köyü bekçileri, bu grubun hangi amaçla köylerine geldiğini bilemediklerinden dolayı çatışma

 

başlattılar. Bu çatışma sonucu olarak köyün yetmiş beş hanesi, kilisesi ve de okulu büyük

 

ölçüde zarar gördü.

 

Arnavutların bu şekilde takip müfrezesi alınarak kaymakamlıkça himaye edildiğini gören

 

Çerkesler, yeni bir saldırı girişimine maruz kalmamak ve Arnavutların saldırılarına son vermek

 

için Canbaz Köyü’nde toplanmaya başladı. Tam bu esnada Canbazlı Hakkı Bey, üç Arnavut’u bilinmeyen bir sebeple öldürdü ve cenazeyi Dolama Köyü’ne göndererek bu köyü bir Arnavut mezarı yapacağını iddia etti. Bu meydan okuma Arnavutlar üzerinde büyük bir etki yaptı ve neticede bu olaylarla iki unsur arasındaki gerginlik en üst düzeye ulaştı.

 

Geniş çaplı bir hadisenin meydana gelme ihtimalinin bulunması sebebiyle Ziya Bey,

 

Manyas Belediye Reisi Said Efendi’ye bir mektup yazdı, bu meselenin halledilmesi için

 

Karacabey’e gelmesinin gerektiğini ve iki tarafa nasihatte bulunulmasının gerekliliğini bildirdi.

 

Ziya Bey, Karacabey Jandarma Kumandanı’nın yanına Çerkes hocalarından Mahmud

 

Efendi’yi verdi ve bu iki şahsı Canbaz Köyü’ne göndererek Çerkeslerin toplanma sebeplerinin ne olduğunu araştırdı. İlk olarak Karacabey’e giden Said Efendi cevap olarak meselenin buraya başka türlü aktarıldığını, bu sebepten Çerkeslerin toplandığını, kendisinin bu durumu düzelttiğini ve Karacabey’e geri geleceğini belirtti ancak Said Efendi beklenenin aksine geri gelmeyerek Canbaz’da ki Çerkes kuvvetine katıldı. Jandarma kumandanı da yapmış olduğu incelemelerde Canbaz’da Çerkeslerin toplanma sebebinin, kaymakamlığın kırk kadar Arnavut’u toplaması, silahlandırması ve bu sebeple halktan para ve eşya talep etmesini, bu duruma ise Çerkeslerin tahammül edememesinden kaynaklandığını beyan etti. 

 

Çerkesler, toplanan Arnavutların dağılmaması, silahlarını terk etmemesi ve alınan paralar

 

iade edilmemesi durumunda dağılmayacaklarını ve “Bu Türk Hükümeti’dir, Arnavut

 

Hükümeti değildir. Buraya Türk kaymakam gönderilsin” şeklinde bir ifadeyle yerel yönetimin

 

yapmış olduğu uygulamaların kendilerini bu hale getirdiğini, Manyas’a haber göndererek

 

Davud Çetesi’nin de kendilerine katılacağını, yerel yönetimin bu hareketlerinden Türk

 

köylerinin de zarar gördüğünü ve bu sorun hakkında Türk köylülerinin de kendileri gibi

 

düşündüğünü belirttiler.

 

 

 

Olayların bu safhaya gelmesi sebebiyle Canbaz Köyü’ne ikinci kez nasihat heyeti

 

gönderildi. Nasihat heyeti, jandarma kumandanına verilen cevaplarla geri geldi. Bunun

 

üzerine Çerkeslerin intikam almak için kasabayı basacağına dair bir söylenti yayıldı. Bu

 

söylentiye vekil Ziya Bey inanarak telaşa düştü ve bir grup Arnavut’u hükümet avlusunda

 

topladı ve silahlandırdı. Bunun hemen ertesi gününde yine bir nasihat heyeti Canbaz’a

 

gönderildi. Jandarma Kumandanı tabura yazdığı telgrafların cevapsız kalması üzerine

 

durumdan merkezi haberdar etmek için karakol telefonuyla taburla irtibat kurdu ve vaziyetin

 

vahametini dile getirdi. Bu muhabere neticesinde Vahid Bey hemen yola çıkartıldı. Çünkü

 

artık iki unsur silahlanarak çatışmaya hazırlanmış, bölgedeki güvensizlik ortamı en üst düzeye

 

çıkmıştı.

 

 

Manyas’tan Said Efendi seksen Çerkes süvarisiyle beraber Canbaz’a geldi ve otuz kişiden

 

oluşan Davud Çetesi de Said Efendi’nin kuvvetine katıldı. Bu hareketler neticesinde

 

Çerkeslerin sayısı iki yüze, kaza dâhilinde toplanan Arnavutların sayısı da iki yüz otuza ulaştı.

 

Cereyan eden muhabere neticesinde meselenin barış yoluyla halledilmesi için müzakere

 

oluşturulmasına karar verildi. Vekil Ziya, alay kumandanı, Bandırma kaymakamı, Manyas

 

müdürü, Arnavutlar adına müstemin Şahin ve Çerkesler adına Said Efendi Uluabad’da

 

buluştu. Orada müzakere gerçekleştirildi ve yapılan müzakerede Çerkeslerden Canbazlı Hakkı Bey’in ve Arnavutlardan da Kasap Hüseyin’in ve Hurşid’in Karacabey mıntıkasından çıkıp

 

gitmeleri ve bundan sonra her iki tarafında dağılmaları kararlaştırıldı. Alınan kararlar iki

 

tarafa da bildirildi. Çerkesler, Kasap Hüseyin ile Hurşid’in kazadan çıkmak için

 

hazırlandıklarını gördükten sonra silahlarını terk etti ve Canbazlı Hakkı Bey’in Manyas’a

 

gönderilmesini sağladı. Ancak Kasap Hüseyin ile Hurşid’in, müzakerede alınan bu karara

 

aykırı olarak kazadan çıkmayacaklarını belirtmesi ve hükümetin kendilerini aldattığını,  bu

 

sebeple isteyenleri kendi bünyelerinde toplayacaklarını söyleyerek arkadaşları ile beraber

 

kasabayı terk edip Kirmastı Kazası’nda bulunan Çamandıra’ya gitmesi ve orada kuvvet

 

oluşturması biraz olsun yatışmaya yüz tutmuş olayların yeniden başlamasına ve bunu haber

 

alan Çerkeslerin bu hareketin hemen ardından iki kola ayrılarak bu çeteyi takip ile Çamandıra

 

Çiftliği’ne gitmesine neden oldu.

 

Nitekim müzakere esnasında çıkıp giden Kasap Hüseyin ve Hurşid’in arkasından Ziya Bey

 

nasihat etmeye teşebbüs ettiyse de amacına ulaşamadı ve bunun arkasından müzakerede

 

Arnavutların liderliğini üstlenen Arnavut Şahin, bu iki kişinin Arnavut yasasını ihlal ettiklerini

 

ve bunların cezalarını Arnavut halkı ile beraber kendisinin vereceğini belirtti. 

 

Manyaslı Said Efendi ile Canbazlı Hakkı Bey ve sekiz on kişilik grubu Çamandıra Çiftliği yolu

 

üzerinde iken Arnavut Numan Ağa’nın evinde bulunan Arnavutlar, Said Efendi’nin üzerine

 

ansızın ateş etti ve Said Efendi’yi ağır bir şekilde yaraladı. Bu olay üzerine Çamandıra’da

 

bulunan Arnavutlar savunma vaziyeti aldılar. Civarda bulunan Çerkesler ise olayın haber

 

alınmasından sonra Çamandıra’ya doğru hücuma hazırlandılar. Said Efendi’nin yaralıyken

 

söylemiş olduğu vasiyeti üzerine emrinde bulunan Çerkesler çatışmaya mecbur kalarak

 

Numan Ağa’nın evini ateşe verdi. Ev yanmakta iken her iki taraf karşı karşıya kaldı ve

 

Çamandıra’da şiddetli bir çatışma meydana geldi.  Arnavutlar kaçma fırsatını bularak

 

çiftliği terk etti. Çerkesler ise Arnavutların çiftlikten kaçtıklarını fark edemedi ve bu sebeple

 

çiftliği kuşatma altında tuttu. Olay hükümete aks edince Bursa ve civarında Divan‐ı Örfi teşkil

 

edildi  ve merkezden bir müfreze çiftliğe gönderildi.  Müfreze geldiği vakit çiftlikte,

 

çiftliği kuşatan Çerkeslerden başka kimsenin kalmadığını gördü. Yapılan incelemelerden

 

sonra yedi kişinin ölü bulunduğu görüldü. Bu sayede Çerkeslerde çiftlik dahilinde aradıkları

 

Arnavutların bulunmadığını görünce orayı terk etti. Takibe koyuldular ve neticede

 

Arnavutların Akçakoyun Köyü’nde bulunduklarını haber aldılar. Köye doğru yol aldılar ve

 

 

 

Akçakoyun Köyü’nü kuşattılar. Burada da şiddetli bir çatışma meydana geldi. Çatışma

 

sebebiyle şaki Hurşid ile köylüden bir kişi öldü.Olayın bu halde cereyan etmesi sebebiyle

 

Arnavutlarda karşı koyacak gücü gösteremeyerek köyden kaçmaya başladı. Arnavutların her

 

biri bir tarafa dağıldı. Çerkeslerde Hurşid’in cesedini bir eşeğe yükledi ve cesedi hükümet

 

avlusuna attı.

 

Bu olaylardan bir gün önce Kirmastı Kaymakamı Saffet Bey vekâleten buraya gönderildi.

 

Olayların bitmesinden sonra ise Bursa ve Bandırma’dan iki binbaşı kumandasında birer askeri

 

müfreze yollandı.

 

Çatışmadan galip çıkan Çerkesler, hiddetlerini yenemeyerek Arnavutların iskân mekânı

 

olan Çamandıra Çiftliği’ni kısmen yağma etti. Çiftlik mallarını Manyas’a götürdüler.

 

Ancak bu yağmaya yerli yabancı birçok kişinin de katılması, diğer çiftliklerinde

 

yağmalanmasına sebep oldu. Karacabey’de bulunan başta Arnavut Galib Paşa’nın Çamandıra

 

Çiftliği olmak üzere neredeyse bütün Arnavut Çiftlikleri yapılan yağmadan zarar gördü.

 

Meydana gelen yağma hareketleri nedeniyle vilayetten, Ömer Fevzi Efendi, nizamiye

 

binbaşılarından Çerkes İshak Bey ve sivil olarak da Çerkes Küçük Ahmed Bey gönderildi ve

 

alay kumandanıyla beraber Manyas’a gittiler. Yağma edilen malların geri alınması için

 

mahalle sakinlerinden bir heyet oluşturuldu. Bu heyetin teşebbüsleriyle malların ufak bir

 

kısmı temin edildi ve sahiplerine geri verildi.

 

Çerkes reisleri davet edilerek kendilerine nasihat edilmesine, imzaları alınarak Çerkesler

 

tarafından Arnavutlara karşı yapılması muhtemel bir tecavüzün önü alınmış olmasına

 

rağmen, Canbazlı Sefer ve Hakkı Bey, Kasap Hüseyin’in sağ olmasını ve Arnavutların

 

kendilerine karşı bir tecavüz ihtimallerinin bulunmasını sebep göstererek silahlarını terk

 

etmemişlerdir.

 

Karacabey’de meydana gelen bu çatışmalar neticesi artık Çerkesler ve Arnavutlar

 

silahlarıyla dolaşmaya başladılar. Nitekim Bursa’dan gelip Galib Paşa Hanı’nda misafir edilen

 

174. Alay Kumandanı Rahmi Bey, yaveri mülazım Şükrü ve hesap memuru Rıdvan Bey’in, han

 

kahvesinin önünde bulundukları bir sırada, Çerkes İzzet Çavuş’un belinde fişeklik olduğu fark

 

edildi, hüviyeti ve niye fişekle dolaştığı soruldu. İzzet Çavuş sebep olarak Arnavut Çerkes

 

çatışmalarını gösterdi ve tedbir için böyle gezdiğini belirtti. Kumandan beyin emriyle İzzet

 

Çavuş yukarı kata çıkarıldı ve silahlarının nerede bulunduğu soruldu. O da misafir bulunduğu

 

handa olduğunu belirtti. Silahı celb için yaver Şükrü Efendi dört beş süngülü neferiyle silahın

 

bulunduğu İsmail Çavuş’un hanına gitti. Handa Çerkes Sefer’e rast gelindi ve tutuklanması

 

sağlandı. Tam bu sırada Çerkes Şah İsmail; Aziz ve İdris ismindeki iki adamıyla silahlı olarak

 

kumandan beyin bulunduğu handan geçer iken kumandan bey tarafından yakalandı. Böylece

 

Sefer, Şah İsmail ve adamları aynı handa bulunmuş oldu. Şah İsmail’in yukarı kata çıkarılması

 

sırasında İnegöllü Çavuş Abdulvahab kamasını çıkarttı, bu sebeple Rüstem silahına sarıldı,

 

biraderi Çerkes Seferl’e Çerkesçe bir konuşma yaptı ve vaziyetin kötüye gideceğini düşünen

 

Rıdvan Efendi, askeri silah başına geçirten emrini verdi. Rüstem silahını Şah İsmail’i tutan

 

Çavuş Abdulvahab üzerine ateşledi ve çavuş öldü. Çatışma meydana geldi ve Yüzbaşı Haşim

 

Bey, üç nefer ve ahaliden bir kişi yaralandı. Çerkeslerle askeri kuvvet arasında Kasım 1919’da

 

meydana gelen bu olay neticesinde iki nefer daha yaralandı ve Çerkesler hanlarda bulunan

 

bütün mallarını terk ederek etrafa savuştu.

 

 
  49324 ziyaretçi
 
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol