Cerkesler21May1864

Merhaba Sitemize Hoş Geldiniz...



   
  Cerkesler1864 -
  Gönen Manyas Tehciri
 

GÖNEN-MANYAS ÇERKESLERİNİN SÜRGÜNÜ

İzzet Aydemir

Mondros mütarekesinin imzalandığı tarihlerde Marmara bölgesi son derecede karısıktır. Çok sayıda etnik grubun birlikte yasadığı yöre kıskırtmalara, isyanlara ve her türlü anarsiye elverislidir. Bir taraftan Đngilizlerin, diğer taraftan da Milli Mücadele yanlılarına karsı tavır alan Đstanbul hükümetlerinin neden olduğu bir kargasa vardır. Đttihat ve Terakkicilere karsı bir tavır içindeki Hürriyet ve İtilaf Partisi yanlılarının da etkin oldukları bu kargasada Çerkeslerin zarar görmemesi için İstanbul’dan Binbası Çerkes Sıtkı Getsev ve Mustafa Butbay nasihat heyeti olarak gönderilmisse de istenilen sonucu alamamıslardır. Đste böyle bir ortamda Ege’de temeli atılan Kuva-i Milliye çalısmalarına, Çerkes Ethem Bey’in çağrısına uyup da en önce kosanlar yöre Çerkesleridirler. Bu hususu Yunan tarihçileri de açıkça yazmaktadırlar. Yunanlıların ilerlemesini durdurduğu gibi Anadolu’yu bir yangın gibi saran isyanların bir bir Ethem Bey tarafından bastırılmasını takiben düzenli ordu kurulusuna geçildiğinde yasanan krizler sonucu, iradesi dısında da olsa Ethem Bey’in geçis protokolü ile Yunanlılara teslim olusundan sonra serbest bırakılan adamları genellikle yöredeki köylerine geri dönmüslerdir. O ana kadar büyük fedakarlıklar gösteren ve düsmanın karsısına ilk dikilen yöre Çerkeslerinin aleyhinde bir hava hakim olmaya baslamıstır. Henüz yayınlanmamıs olan Ahmet Haratoka’nın anılarında da yer aldığı üzere, açıktan olmasa da Ankara’dan talimat verilmis görüntüsü içerisinde Çerkeslere karsı bir sindirme politikası uygulanmaktadır. Kara Hasan ve Arnavut çetelerinin terörü, Ahmet Anzavur’un bu mıntıkada Đstanbul Hükümeti lehine çalısmalara ve isyanlara baslamıs olması, kimi parayla kandırılarak kimi de hatır zoru Anzavur’a uyan bir kısım Çerkesin ve Ethem yanlılarının ekseriyetini olusturduğu, adamı olanların listelerden çıkartıldığı, sahipsiz ve savunmasız birçok Çerkesin listeye konulduğu, sağlıklı olarak düzenlenmediğinde arastırmacıların mutabık bulunduğu 150’likler listesine 1924 yılında genellikle yöre insanları ve daha çok da Çerkesler alınarak mükerreren cezalandırılmıslardır. Lozan Antlasmasına göre af dısı bırakılan 150’likler listesine alınan Çerkesler için dikkate alınan gerekçelerin aynılarına ilaveten, özellikle Bulgar göçmenleri basta olmak üzere ekonomik ve sosyal yasam düzeyi Çerkeslerden geri olan diğer etnik kökenli köylülerin tahrikiyle ve tarihte örneği az görülen bir uygulamayla, 150’likler listesinin düzenlenmesinden bir yıl önce yöredeki 14 Çerkes köyündeki tüm insanlar suçlu suçsuz, çoluk çocuk, yaslı genç ayırımı yapılmadan cebren sürgüne gönderilmislerdir. Üstelik Basbakan Rauf Bey ve bir çok Çerkes kökenli Pasanın varlığına rağmen. Çerkesler adeta oyuna getirilmis ve bazıları için ikinci, bazıları için de üçüncü kez sürgün baslatılmıstır. Savastan galip çıkan Cumhuriyet Türkiye’sinin milliyetçi kadrolarından bazılarının Gönen, Manyas ve Bandırma’da yerlesik Çerkesleri Afyon, Sivas, Tokat, Urfa, Mus, Bitlis, Konya ve Malatya taraflarına dağıtarak, açıktan söylenmese bile onları asimile etmeyi amaçladıklarında bir mutabakat vardır. Sürgün uygulamalarının ilki 18 Aralık 1922 tarihinde Gönen’in Mürüvvetler (Çizemuğ hable) köyüne tatbik edilmistir. Topluca sürülen bu köyle ilgili etkin bir tepkinin olmadığı görülünce de diğer 14 Çerkes köyünün sürgün kararnamesi 2 Mayıs 1923 tarihinde uygulamaya konulmustur.



Her ailenin ancak bir kağnı arabasının götürebileceği kadar esyasını alabileceği sınırlamasıyla baslatılan sürgünde, Çerkesler 2 mallarını yok fiyatına elden çıkarmak zorunda bırakılmıslardır. Jandarmalar tarafından kusatılan köylere giris çıkıslar yasaklanmıs, belirli alıcıların insafına bırakılan satıslarda normal fiyatı 200 lira olan bir çift öküz en çok 30 liradan, koyunun çifti 7-8 liradan, en cins atlar 20-25 liradan elden çıkarılmıstır. Gönen’e Bağlı Köyler ve Sürgün Tarihleri 1- Üçpınar köyü, 28 Mayıs 1923 Pazartesi 2- Muratlar köyü, 5 Haziran 1923 Salı 3- Armutlu (Sızıköy), 9 Haziran 1923 Cumartesi 4- Dereköy (Keçidere), 13 Haziran 1923 Çarsamba 5- Çınarlı (Keçeler), 17 Haziran 1923 Cumartesi Not: Gönen’in Çerkes köylerinden Karalarçiftliği, Bayramiç, Hacı Mentes ve Ayvalıdere köyleri de, tüm malları sattırılmıs ve göçe hazır vaziyette uzun süre bekletilmislerdir. Manyas’a Bağlı Köyler ve Sürgün Tarihleri 1- Boğazpınar (Mürüvvetler), Aralık 1922 - Ocak 1923 arası 2- Kızılkilise (Kızılköy), 7 Haziran 1923 3- Yeniköy, 7 Haziran 1923 4- Dümbe (Tepecik), 7 Haziran 1923 5- Ilıca (Ilıcaboğaz), 11 Haziran 1923 (Simdi Susurluk’a bağlı) 6- Karaçallık, 13 Haziran 1923 7- Bolağaç, 13 Haziran 1923 8- Değirmenboğazı, 21 Haziran 1923 9- Hacıosman, 21 Haziran 1923 Not: Manyas ilçesine bağlı Isıklar, Hacıyakup, Süleymanlı, Durak, Çakırca, Elkesen, Çavusköyü, Kızık, Kulak, Eskimanyas, Tatarköyü, Haydar, Esen, Ergili, Salur, Hamamlı, Muradiye, Geyikler köyleri de mallarını hiç fiyatına satmıs olup hazır bekletilmislerdir. Sürgüne Tepki 14 Çerkes köyünün sürgünü olayına karsı kitle hareketi sayılabilecek bir tepki olmamıstır. Nitekim Mürüvvetler köyünün göçürülmesi sırasında bir karsı tepkinin olup olmayacağı adeta gözlemlenmis, tepki olmayınca da diğer köylerin göçürülmesi kararnamesi yayınlanmıstır. Buna karsın değerli bir düsünür, yazar ve Kafkas milliyetçisi olan MEHMET FETGEREY SOENU, pes pese kaleme alıp Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunduğu iki önemli yazı ile ferdi tepkisini ortaya koymustur. - Çerkes Sorunu Hakkında Türk Kamuoyu ve T. B. M. Meclisi’ne Sunu l (18 Ağustos 1923 tarihli ve 16 sahifeden ibarettir. ) - Çerkes Sorunu Hakkında Türk Kamuoyu ve T. B. M. M’ne Sunu 2 (15 Kasım 1923 tarihli ve 20 sahifeden ibarettir. ) Çerkeslerin bu ülke için yaptıkları, Türk topraklarında Çerkes devleti kurmak gibi bir amaçlarının olmadığı, Çerkeslerin özellikleri, sürgün sırasında yasanan ıstıraplar ve kayıplar, 3 Meclisin ne yapması lazım geldiği gibi oldukça genis ve okunması, bilinmesi gereken bu sunular sonucu yasam boyu bir daha yayın yapmamak gibi bir cezaya çarptırıldıysa da F. Soenu amacına ulasmıstır. Çerkes aydınlarının (Rauf Orbay, Hunca Ali Sait Pasa ve diğerleri) gayretleri de eklenince sürgün olayı durdurulmus ve bir yıl sonra per perisan ve ellerinde bir seyleri kalmamıs durumda 14 köyün sakinleri önemli zayiatlarla (Sadece Üçpınar köyü yollarda 45 zayiat vermistir) köylerine geri dönmüslerdir. Ancak bu sefer de baska aksiliklerle karsılasmıslardır: - Hacıosman köyü örneğinde olduğu gibi köylerine Bulgar göçmenleri yerlesmis oldukları için onları evlerinden çıkartmakta sıkıntılar çekilmis ve evleri, bağ bahçeleri talan edilmis bir manzarayla karsılasmıslardır. Köy halkı toplu olarak dönemeyince bir komsu köyde toplanıp sayıları çoğalınca kendi köylerine geri gitmislerdir. - Dereköy örneğinde olduğu gibi geri dönenler uzunca bir süre kendi muhtarlarını dahi seçememisler, kaymakamlıkça atanan yöneticiler tarafından idare edilmislerdir. Ayrıca kendi düğünlerini, milli oyunları mızıka ile yapamamıslardır. Girisimde bulunanların mızıkaları parçalanmıs ve “Burası Rusya değil” diyerek düğünleri dağıtılmıstır. Sürgünden Üçpınar ve Dereköy’ün Öyküleri Sürgün söylentileri basladıktan kısa süre sonra köy jandarmalar tarafından kusatılır ve tüm çevre köyleri ile irtibatları kesilir, acele toparlanmaları talimatı verilir. Geceden götürebilecekleri esyalarını tamamlayan köylüler esyalarını arabalarına veya hayvanlara yüklerler. Sabahın erken saatinde hayvanlar ve insanlar karısık bir sekilde konvoyla köyden çıkarlar ve Edincek’e kadar gidilir. Burada verilen molada erkekler, çocuklar ve kadınlar ayrı ayrı öbekler halinde toplandıktan sonra tümüne diz çöktürülür ve uzun süre bekletilir. Mola sırasında, tuvalet ihtiyaçlarının görülmesi bile jandarma gözetiminde olabilmistir. Bir süre sonra gelen bir habercinin ilgililerle görüsmesini takiben konvoy tekrar yola koyulur ve Bandırma’ya kadar gidilir. Burada insanlar ve hayvanlar karısık bir vaziyette vagonlara doldurulup Balıkesir üzerinden Afyon’a ulasılır. Afyon’da üç ay kalınır ve sonuçta tüm hayvanların satılması talimatlanır ve gereği yapılır. Oradan baslayan yolculuk önce Ulukısla’da iki ay molayla, sonra da Niğde de bir ay mola verilerek kesilir ve nihayet bir kısmı Bor’da bırakılır, geri kalanlar Malatya’ya gönderilir. Geri dönüs daha iyi kosullarda olmaz. Nitekim Hatko ailesi örneğinde olduğu gibi yaya olarak geri dönenler de olur. Giderken de gelirken de bir hayli insan ölür ve onlar da öldükleri yerlere gömülürler. Dereköylülerin sürgünü sırasında da ancak bir kağnının alabileceği esya yanlarına alabilecekleri kendilerine tebliğ edilir. Hareket zamanı belli değildir. Jandarma denetimindeki köyde adeta bir bit pazarı kurulmustur. Mallar yok fiyatına satılır ve nihayet 13 Haziran 1923 tarihinde yolculuk baslar. Komsu nahiye Sarıköy’e geldiklerinde nahiye halkı yollara çıkıp Çerkeslerle alay etmeye baslarlar. Bunun üzerine thamateler gençlere talimat verir ve tüm gençler en güzel elbiselerini giyerler ve içleri kan ağlarken Sarıköy mızıka çalınıp düğün yapılarak geçilir. Bundan sonra Sarıköylüler “Bu Çerkeslerle bas edilmez, ölüme bile düğün yaparak gidiyorlar” demek zorunda kalırlar. 4 Đki gün yolculuktan sonra Bandırma’ya varılır. Burada hayvan nakil vagonlarına doldurularak önce Afyon’a sonra da Konya’ya götürülürler. Birkaç ay burada kalırlar ve nihayet Niğde’ye götürülürler ve burada çok yoksul bir yasamla bir yıllarını doldururlar. Daha perisan bir halde de yakılmıs ve yıkılmıs köylerine geri dönerler. Köyler topluca sürgüne gönderilirken, ayırım yapılmadığı için izinli askerler, Kurtulus Savası sehitlerinin ve gazilerinin es ve çocukları, asker aileleri gibi çok sayıda insanın itirazları ve hak arama istemleri dinlenilmediği için, sonradan durumları anlasılınca serbest bırakılmıslarsa da bin bir ıstırabı yasamak zorunda bırakılırlar ve döndüklerinde de mal varlıkları kalmayan fakir insanlar durumuna düserler. Bu gün aynı köylerde yasayan ve sürgün olayını çocukken yasamıs olan yaslılar mevcuttur. Ne var ki olayları anlatmaktan ve yazılmasına katkıda bulunmaktan adeta çekinmektedirler. Kendilerine sebebi sorulduğunda verdikleri cevaplar birbirine benzemektedir ve özetle söyledir: “Sizler sanslı ve rahat nesillersiniz. Yüce Tanrımız bizim çektiklerimizi hiç kimseye yasatmasın. Jandarma dipçiği nedir bilmeyenlerin bizi anlaması oldukça zordur. Lütfen mazur görün. . . ” (Bu yazı Sn. Đzzet Aydemir’in gönderdiği belge ve yazılardan kısaltılarak hazırlanmıstır. ) NART Đki Aylık Düsün ve Sanat Dergisi, Sayı 15, Kasım-Aralık 1999

 
  48987 ziyaretçi
 
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol